17 Ocak 2021 Pazar

Sadaka ve Yardım Kültürü Dayanışma Mıdır?


Sadaka kültürü; topluma daha çok semavi dinlerle yayılmış ve bütün semavi dinlerde mevcut olan bir kültürdür. Yaşadığımız coğrafyada yaygın olan İslamiyet’te “sadaka” kültürü, diğer dinlere göre daha ön plana çıkar.


Yardım kültürü; sınıflı toplumların başlaması ile birlikte “yönetici, mülk sahibi vb.” konum sahiplerinin ellerindeki artıkları ya da küçük birimleri, zor durumda olan (kendilerinin sömürüsü yüzünden) ihtiyaç sahiplerine dağıtmasıdır. Psikolojik üstünlük kurduran ve isyanları engelleyen bir araçtır.
Peki, Sadaka ve Yardım Kültürü Aynı Damardan mı Beslenir?
Sadaka ve yardım, kültürel ve psikolojik alanda aynı damardan beslenir, aynıdır. Sadaka, din üzerinden beslendiği için uhrevi bir arka plana sahipken, bugün yardım kavramı daha elit ve moderndir. Özellikte sadaka kavramına göre toplumsal algı açısından daha az rencide edici bir tanımlamadır. (Ne bu sadaka mı veriyorsun?) Fakat her iki kavramın da anlamı ve karşı taraftakinde yarattığı etki arka planda aynıdır.
Her iki kavram için de ihtiyaç sahibinden çok, verenin iç huzuru ön plandadır. Kimse kendinde olandan vazgeçmez ya da eksiltmez. Vazgeçilen artık kullanılmayan, fazlalık olan ya da önemsiz olandır. Kimse (istisnalar hariç) kaliteli yeni bir montu, ayakkabıyı ya da benzeri eşyaları kendisinden daha fazla ihtiyacı olana vermez. Gıda kolilerine en az sermaye içeren gıdaları yerleştirirken, kimse “çocukların ve hastaların” proteine benden fazla ihtiyacı var diyerek içeriği düzenlemez vb.
Elbette yardım ve sadakalar tamamen işlevsiz değildir
İhtiyaç sahibinin küçük bir deliğini yamamaktadır ki bununla birlikte ezilmişlik hissi de söz konusudur. Küçük bir delik için alınan, aslında verenin daha büyük bir deliğini de yamamaktadır. Yücelmişlik hissi ile özgüvenini çoğaltır, manevi huzuru elde eder ve “hayırsever” ismini ön isim olarak almaya hak kazanır.
Aynı zamanda bu kültür iki tarafın eşit iki insan gibi ilişki kurabilmesinin koşullarını ortadan kaldırır. Taraflardan birinin belki kuşaklar boyu sürecek minnet borcu altına girmesine sebep olur.
Ayrıca yardım üzerinden reklam çalışmaları, sadaka üzerinden de dernekler aracılığı ile reklamlı toplanan paralar gibi bir çok başlık da ayrı bir yazı konusu.
Kısacası, iki kültürün de beslendiği damar "minnetlik ilişkisi" ile insanları belli derecede hizada tutmaktır. Sadakaya ve yardıma muhtaç bırakan düzeni maskelemektir. İşlev ve anlayış olarak dayanışma kültürü bu kavramlardan çok daha farklıdır.
Dayanışma kültürü; ilk çağlardan bu yana ezilmiş insanların arasında vücut bulmuş bir kültürdür. Alan ya da veren değil, iki eşit arasında gerçekleşen bir anlayıştır. Dayanışma kültüründe esas olan, ihtiyacı olmayanın ihtiyacı olana vermesi değil, kendisinde olanı paylaşmaktır, karşılıklı omuz vermektir. Elinde avucunda olmayanların bir lokmasını karşı tarafla paylaşmasının temel kültürü dayanışma kültürüdür ve bu kültür ancak emekçi halkın yani ezilenlerin içinde var olabilir. Sınıf atlama gayreti olan birinin “emekçinin” üzerine basarak yükseldiği düşünülünce bu kültürün neden “emekçiler” içinde vücut bulduğu daha anlaşılır hale gelmektedir.

4 Ocak 2021 Pazartesi

Boğaziçi Üniversitesi Öğrencilerinin Yanındayız!

 

 

Üniversitelerde rektörlerin seçimlerle değil atamalarla başa geçmesi yeni bir uygulama değil. Geçmiş dönemde onlarca örneğini yaşadığımız bu uygulamalardan bir tanesini, İstanbul Üniversitesi'ni anımsayalım. Uygulama gereği seçimlerde en çok oyu alan kişi eğer ataması çıkarsa seçilebiliyor. Sadece bir oyu olan adayı iktidar 20 oy ile kazananın yerine atayabiliyor. İstanbul Üniversitesi'nde 3. olan adayı rektör olarak atadıklarında öğrencilerin uzun soluklu mücadelesi hala hafızalardadır. Bugün hukuka uydurmaya bile çalışmadan “kayyumlar” atayanlara karşı Boğaziçili öğrenci arkadaşlarımızın yanındayız.