Hitler, Nazi hukuk anlayışını şöyle ifade etmişti: "Führer, ülkedeki bütün güçleri kendisinde toplar; devletin tüm kamusal otoritesi, Führer'in otoritesinden türer, (...) Führer’in otoritesi herhangi bir denetime, güvenceye tabi değildir, herhangi bir özerk alan veya kişisel hakla kısıtlanamaz, mutlak ve sınırsızdır." Nasyonal hukuk rejiminin yalnızca iki temel ilkesi vardır: Hukuk, halka yararlı olandır. Hukuk, Führer'in iradesiyle birdir
Hitler, böylece, şahsi görüşünü
''Her Alman, bağımsız hukukçu olmanın büyük bir ayıp olduğunu kavrayana dek
rahat etmeyeceğim" şeklinde açıklayarak hukuk sistemini tamamen emri
altına almış oluyordu. 1933'ten sonra Nazi doktrinini şekillendiren hukukçular
arasına katılan Carl Schmitt, bu emir-komuta ilişkisinin keyfiliğe yol
açmayacağının teminatını gene Führer'e bağlayarak açıklıyordu: "Führer'le
maiyeti ve takipçileri arasındaki sürekli temas ve karşılıklı sadakat, ırksal
bir zemine oturur. Führer’in iktidarının keyfiliğe ve tiranlığa dönüşmesinin
güvencesi, onunla halk arasındaki ırk birliğidir. Dolayısıyla, Alman milletinin siyasal yönetiminin temel
kavramları, mutlak ırksal birlik esasına dayandırılmak zorundadır."
Devlet içinde görev yapan bütün yargıçlar, savcılar ve avukatlar nezdinde,
Göring 'in ifadesiyle "ister yasa olsun, ister kararname, tüzük, sözlü
emir, vs., Führer'in her iradesi yasa değerinde"ydi.
Fotoğrafta (üstte), duruşmayı Nazi selamıyla açarken görülen
Volksgerichtshof (Milli Mahkeme) yargıçları gibi bütün adliye mensupları,
böylece infaz memurlarına dönüştürüldüler.
Cübbe ilikleyenlerden, Cumhurbaşkanın sözünü emir kabul edenlere, günümüzün
faşist hukuk anlayışı aynı düzlemde devam ediyor.
Emektar Daktilo
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder